15 Aralık 2014 Pazartesi

SANATÇI OLMAK

Sanat, birçok dalıyla yer buluyor hayatımızda. Yaratım gücümüzü tetikleyen, bizi güzel olana hayranlık duymaya biraz daha yaklaştıran bir yerde duruyor. Sanata ve sanatçıya olan ilgi, tarihin her döneminde popüleritesini korumuş. Vefasızlıklar da yaşamış sanatçı, ancak emeği eninde sonunda taçlandırılmış. Zamanının ilerisinde olduğundan, zamanı geldiğinde anlaşılmış. Bütün duyuları açık, evrensel enerjiyle temas halindedir sanatçı. Zaten bu nedenle, yaratılmamışı yaratır. Elindeki esere ol, der.
Neden oyuncu olmak istediğimi, geçenlerde okuduğum bir kitapla daha iyi anladım. Kitaptaki yazar sihre o kadar aşıktım ki, sihre en yakın şeyin tiyatro olduğunu gördüğümde oyuncu olmaya karar verdim diyordu. Ben de tam bu nedenle oyuncu olmaya karar vermiştim. Henüz sekiz yaşındayken içinde sihir olan her şeye hayrandım. Ve bir gün ilçemize gelen çocuk oyununda o sihri gördüm. Canlıydı, karşımdaydı. Herkesin büyülenen bakışlarını izledim. Büyülü bir şeydi tiyatro. Oyuncu olmaya o gün karar verdim. Bir illüzyonun içinde, illüzyon yaratmak. Ben olmayan bir sürü role büründüm bunca zaman, ama aslında hepsi de bendim bu rollerin. Kendi benliğinin içine başka birisini almak, kimi zihinlere çok zor gelen bir şey. Düşünsenize birisi geliyor ve size kay bakalım kenara ben yerleşeceğim senin bulunduğun yere diyor. Bu aslında kendinden birçok kereler vazgeçmek ve tekrar tekrar kendini bulmak gibi. Oyunculuk mesleği bu nedenle çok sağlam bir psikoloji istiyor. Sevmeden yapmanın imkânsız olduğu bir meslek kısacası. 

Ancak, ülkemizde sanata yeterli değer verilmiyor ne yazık ki. Yurt dışında bulunan pek çok şart yerine getirilmiyor. Meslek örgütleri yeterince çalışmıyor, ya da çalışmalarına izin verilmiyor.
Hak ettiğinizden düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, alınamayan telif hakları. İnsanların yeterliliklerine bakmadan çalıştırılmaları ve bunun diğer sanatçıların üstüne iki kat yük bindirmesi. Örneğin yurt dışında sekiz saatten bir dakika fazla çalışılmıyor, bizim ülkemizde yirmi saat çalışan setler biliyorum. Çocuk oyuncular için gerekli olan, psikolog kontrolünde oynamaları şartı sağlanmıyor. Çocuklara setlerde annen öldü şimdi senin tamam mı ağlayacaksın deniyor? Herkes bu işten çok para kazanıldığını zannettiği için, magazin programlarında görülen ünlülerin fütursuzca para harcamalarına özenip, ben oyuncu olacağım tamam deyince setlerin onlara kucak açtığını sanıyor. Böylece eğitim almak istemeyen, kısa yoldan şöhret peşinde olan, bütün derdi çalışmadan para kazanmak, tanınmak ve rahat yaşamak olan şöhret sevdalıları akın ediyor setlere.

Gerçekten uzun yıllar emek vermiş, eğitim almış insanlarda bu şöhret sevdalılarından dolayı hak ettikleri ücretleri alamadıkları gibi, setlerde onlar oynayamadıkları için, tekrar tekrar çekimlerin yapılmasına katlanıp, onların yerine projenin izlenir olabilmesi için, fazladan oyunculuk performansı göstermek zorunda kalıyorlar. Kısacası, günümüzde artık şöhret olmak isteyen çok, emek harcamaya gelince kimse emek harcamak niyetinde değil. İnternetten bana ulaşan birçok oyuncu adayının söyledikleri ve talep ettikleri inanılır gibi değil. Hiç unutmam Antep’ten birisi, bulunduğum şehir oyunculuk yapmaya müsait değil demişti. Oyunculuk sadece İstanbul da yapılabilirmiş gibi. Sen oyunculuk değil şöhret istiyorsun farkında mısın dediğimde de, fütursuzca evet doğru dedi. Böyle bir sürü örnek sıralamak mümkün. Üzülerek o arkadaşlara bir kez daha bildiriyorum ki, oyunculuk bir sanattır. Ve gerçekten o sanatı içinde barındıran kişilerin şöhret olmak umurunda değildir. Çünkü; o insanlar yaratmayı severler, bilirler ki bizler yaratıcıyız. Ve yarattıklarımız evrende bir iz bırakıyor. Öpüldünüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder