KARMAŞADAN DÜZLÜĞE
İnsan ilişkilerinde her zaman biraz beceriksiz olduğumu düşünmüşümdür. Kestirilmesi o kadar zor bir şey ki. Ne yapsan yaranamadığın, ne söylesen yanlış anlaşıldığın, yaklaşmaya çalıştıkça iten, uzaklaşmak istesen çekmeye çalışan, kesinlikle çözemediğim ve anlayamadığım bir durum. Belki de kendimle diyalogumdan kaynaklı dalgalanıyordur dış dünyada. Kendimle de pek geçinemem çünkü; eleştirir, değiştirir, sorgular, didiklerim.Tecrübeyle ilerlediğin bir hal olduğundan bu ilişkiler, samimiyetsiz bir gelişim gösterdiğine inanıyorum. Hayatn bir yerinde mutlaka kazık yediğin için bir güvensizlik hasıl oluyor benliğine. Beyninde durmadan düşünen o meşhur varlıkta, karşındakine dair olumsuz bir dünya şeyi kulağına fısıldıyor. Bastırıp geriye itiyorsun elbette ama o düşünce bir kere zihnine girdi.
Okullarda ders olarak bu sosyal ilişkilerin okutulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü; birbirine yabancı, samimiyet adı altında samimiyetsizliğin kol gezdiği, çıkarsal ilişkiler dışında bir ilişki modeli göremiyorum çevremde. Özellikle birisi ne kadar samimi, sıcak ve içten davranıyorsa, o kadar tüylerim diken diken oluyor. Benden istediği şeyin ya da bana vereceği zararın o denli büyük olabileceğini düşünüyorum hemen. Tecrübeyle sabit bir durum olduğundan.
İnsan söz konusu olduğunda bu denli yakın davranışların, eğer yalnız kalamama dürtüsünden kaynaklanmıyorsa, mutlaka çıkarsal ilişkilere dayandığını çözdüm. Her daim aşırı uyumsuz, göze batan, vıdı vıdı konuşup tehtit oluşturan bir tip olduğumdan, pek sevilmemişimdir. Tehdit algısı, alan oluşturmaya çalışmak, dişiye kur yapma oyunlarıyla hayvanlardan bir gömlek farkımız var. Biyolojinin bizi de hayvanlar kategorisinde değerlendirmesi boşuna değil.
İnsanın fütursuzluğu sosyal medyanın varlığından beri iyice arttı. Ekleme talebi yollayan birisini kabul ettiğinizde sanki evinizin kapısının anahtarını vermişsiniz gibi dalıyor özel alanınıza üstelik çamurlu ayaklarıyla. Bu insan evli midir? Barklı mıdır? Çoluğu çocuğu, ailesi, abisi var mıdır? düşünmeden. Ve her eklediğiniz insanla konuşmaya, diyalog kurmaya, sohbet etmeye, yaşamınızın mahremini dökmeye mecburmuşsunuz gibi. Hesap soranlar mı dersiniz, konuşmadığımız için siliyorum sizi diyenler mi? Ahlaksız terbiyesiz bölümlere hiç değinmeyeceğim bile. Sanki hiç işiniz gücünüz yok, bütün gün sadece Facebook'ta Twitter'da (daha az olmakla birlikte) yazanlara cevap vermekle görevlendirilmişsiniz gibi.
Özellikle benim gibi yarı Türkiyeli yarı yabancı, bir de isminiz de Türkiyede sıkça bulunan isimlerden değilse eyvah yandınız o zaman. Ne, ben sohbet etmek için değil ben yaptığım işleri göstermek, paylaşmak için buradayım demeniz sizi kurtarabiliyor, ne vaktim yok demeniz, ne de cevap yazmamanız. Hi'lar, Hello'lar mı ararsınız ortak bir dili konuşabildiğiniz insanlardan, kimsin sen diye soranlar mı? Onun bunun telefonunu isteyenler mi? Oyuncu olmak istiyorum, ne kadar sürede olurum ilk sorusu olanlar mı? Irksal sorgulamadan, girip, burçtan çıkıp, medeni halinize dayatıp konuyu, rahatsız olduğunuzu vurguladığınızda kavga çıkarmaya vardırıyorlar. Niyetleri ve amaçları aslında sizi tanımak olmayan, sırf çıkarsal bir kendini ispat, ben de varım aracına dönmüş ya da cinsellik tatmini için araç edinilmiş bir mecra.
Bir ara kendimi hipnotize olmuş gibi bunlara cevap yazarken, bir ara sinirlenirken, bir ara hiç bir şekilde görmek bile istemediğim bir halin içinde, bir ara bu sosyal medyadan ayrılayım ben en iyisi derken buluyorum. Baş edilemeyen bir akın, durmadan ve çok hızlı akan bir ilişkiler yumağı var buralarda. Mutlaka doğru kullanan, hakkını verenlerde vardır, amacım herkesi yargılamak değil. Gördüklerimi, rahatsız olduğum tespitlerimi paylaşmak.
Ben daha kendimle olan ilişkimi sorgular aşamada olduğumdan, tokat manyağına dönmüş emir eri gibi hissediyorum kendimi ve neye hizmet ettiğimi de bulamıyorum haliyle. İlizyonun en dibine batmama sebep olan bu durum üzerine, düşündüğümde beni rahatsız eden bir diken ayakkabımın içine girmiş gibi hissediyorum. Yok sayılmayı istememekle başlayıp , değersizlik duygusu arasında, sevilme isteğiyle biten bir noktada duruyor, bu yaşananlar.
Gözüne bir şeyleri sokmak istediğinde hayat çekilmez bir yer olabiliyor ve bu bir şeyler en savunmasız, en beceriksiz olduğun alandan geliyor. Ben karmaşık olan şeylerden hoşlanmayan birisiyim. Ortada karışmış bir yumak varsa, illahi çözmem gerekir onu, ne kadar sürse de. Bu karmaşa benim için en azından yıpratıcı ve enerji çalıcı. Ama buradan çekip gitmeyi değil, içinden geçip etkisizleştirmeyi seçiyorum. Egoma değil, içimdeki o özel ruha tutunarak. Öpüldünüz.